I. Koşulları
B. Hapis hakkı
I. Koşulları
Madde 950 - Alacaklı, borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği itibarıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması hâlinde, borç ödeninceye kadar hapsedebilir.
Zilyetlik ve alacak ticarî ilişkiden doğmuşsa, tacirler arasında bu bağlantı var sayılır.
Alacaklı, borçluya ait olmayan taşınırlar üzerinde de zilyetliğin iyiniyetle kazanılmasının korunduğu ölçüde hapis hakkına sahip olur.
I-) Yargı Kararları:
1-) YHGK, T: 16.07.2008, E: 2008/14-496, K: 2008/502:
“… Türk Medenî Kanununun 950. maddesinde yapılan tanıma göre “hapis hakkı” bazı koşulların varlığı halinde alacaklıya yedinde bulunan borçluya ait bir malı iadeden kaçınmak ve alacağını tahsili için paraya çevirme yetkisi tanıyan hukuki bir teminat kurumudur. Hapis hakkının alacaklı tarafından kullanılmasında aranan koşullar ise; alacaklının borçluya ait eşyayı onun rızası ile elinde bulundurması (zilyet olması), alacaklının hapis hakkına esas teşkil eden alacağının muaccel olması, borçluya ait eşya ile alacak arasında bir bağlantının bulunması ve nihayet hapis hakkı kullanılmasının taraflar arasındaki sözleşme ile yasaklanmamış olmasından ibarettir. …
30.12.2002 günlü adi yazılı sözleşmede kararlaştırılan satış bedeli 1.750.000 Euro’dur. Az yukarıda söylendiği üzere vaad alacaklısı bu bedelin 440.000 Euro’luk kısmını ödemiş, sözleşmede takvime bağlanan 30.10.2003 vadeli 250.000 Euro, vaad …” (borçlusunun) “… 8.12.2003 günlü ihtarına rağmen ödenmemiş bundan sonraki taksitler için de ödemede bulunulmamıştır. Kısaca burada satış bedelinin toplamı değil temerrüde rağmen bir kısım ödeme yapılmıştır.
Ne alacaklıya hapis hakkı kullanma yetkisini sağlayan 10.7.1940 tarih 1939/2 E. 1940/77 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve ne de genel hapis hakkını düzenleyen Türk Medenî Kanununun 950. maddesi geçersiz satış sebebi ile kısmi ödeme yapan alacaklıya hapis hakkı kullanma yetkisi tanımamıştır. Kısaca söylemek gerekirse hapis hakkı geçersiz sözleşmeyle kararlaştırılan satış bedelinin tamamı ödenmişse kullanılabilir. Aksi halde alacaklının iyiniyetinden bahsedilemez. Dosyada bulunan ve tarafların emsal olarak sundukları kararlarda da hapis hakkının ancak satış bedelinin tamamı ödenmişse kullanılabileceği ilke olarak kabul edilmektedir. Kaldı ki; vaad alacaklısı olan davacı ve birleşen davanın davalısı 30.10.2003 vadeli 250.000 Euro borç taksidini ödememiş, vaad …” (borçlusunun) “… 08.12.2003 günlü ihtarı ile temerrüde düşmüş, vaad borçlusuna ödemenin geçersiz satış nedeniyle yapılmadığını ileri sürmeyerek temerrüdü kabul etmiştir.
Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca karşılıklı taahhütleri kapsayan aktin ifasını talep eden kimsenin sözleşme şartlarına ve mahiyetine göre öncelikli olan borcunu ifa etmiş olması veya ifasını teklif etmiş bulunması zorunlu olduğundan vaad alacaklısı davacının iyiniyetli kabul edilerek kendi temerrüdünün sonuçlarından yararlanması düşünülemez. Böyle bir durum içinde olan temerrüde düşerek iyiniyetini sürdürmeyen, kısmi ödeme sahibi yararına hapis hakkı tanınması somut olayın özelliğine uygun düşmez.
Hal böyle olunca, davacı ve birleşen davanın davalısı Uğur Ltd. Şirketinin hapis hakkı kullanma yetkisine ilişkin istemin reddi yerine bu istem hüküm altına alınarak birleşen dava konusu talepler hakkında inceleme yapıp sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken bunların reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ..,
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. …
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan 30.12.2002 günlü adi yazılı sözleşmede kararlaştırılan 1.750.000 Euro bedelin 440.000 Euro’luk kısmını ödeyen; 30.10.2003 vadeli 250.000 Euro’luk kısmını 8.12.2003 günlü alacaklının ihtarına rağmen ödemeyen yani satış bedelinin toplamını değil, temerrüde rağmen bir kısmını ödeyen davacı (birleşen davada davalı) yararına hapis hakkı tanınıp tanınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelere ve özellikle direnmenin temyizi dilekçesine ekli 21.3.2006 günlü satış sözleşmesine göre, davaya konu işletmenin, davalı (birleşen davada davacı) şirket tarafından dava dışı Mutlu A.Ş.’ye devredildiği; yine 14.12.2006 günü imzalanan protokolle teslim edildiği; davacının (birleşen dosyada davalının) işletmeden el çektiği anlaşılmaktadır.
Yargılama sürmekte iken meydana gelen bu yeni fiili durum karşısında mahkemece, asıl dava davacısının davaya konu işletme üzerinde tasarruf hakkı kalmadığından, hapis hakkı ile ilgili talebi konusunda bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmeli; birleşen dava konusu talepler hakkında inceleme yapılarak hüküm kurulmalıdır.
O halde, yukarıda açıklanan nedenlerle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. …”
2-) Y. 11. HD, T: 19.09.2008, E: 2007/2150, K: 2008/10250:
“… Dava, davalı banka nezdinde bulunan davacıya ait mevduat hesaplarına, TMK’nun 950’nci maddesi gereğince hapis hakkının kullanıldığı gerekçesiyle davalı tarafından bloke konulması üzerine hesaplardaki paranın ödenmesi istemiyle açılan tahsil davasıdır.
Davacı, aleyhine açılan sorumluluk davasında mahkemece tedbir isteminin rededildiğini, davalı bankanın talep ettiği alacağın muaccel olmadığını, TMK’nun 950’nci maddesinde gösterilen hapis hakkı koşullarının oluşmadığını ileri sürmüş; davalı banka ise alacağın muaccel olduğunu, hapis haklarını kullanarak paraya bloke koyduklarını savunmuştur. Taraflar arasındaki ihtilaf, TMK’nun 950’nci maddesindeki koşulların davalı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği noktasındadır.
TMK’nun 950-953’üncü maddelerinde gösterilen hapis hakkının doğumu için, alacaklının zilyedliğinin borçlunun muvafakatı ile kurulması, alacağın muaccel olması, alacaklının zilyedliğindeki taşınır veya kıymetli evrak ile alacak arasında doğal bir bağlantının olması gerekir. Nitelikleri itibariyle paraya çevrilmeye elverişli olmayan taşınırlar üzerinde ve alacaklının üstlendiği yükümlülükle veya borçlunun teslim sırasında ya da daha önce verdiği talimatla veya kamu düzeniyle bağdaşmayan hallerde hapis hakkı kullanılamaz. Alacaklı, şartları oluştuğunda hapsettiği şeylerin teslime bağlı rehin hükümleri uyarınca paraya çevrilmesini isteyebilir.
Mahkemece, gerçeğe aykırı bilanço düzenleyerek bankanın fona devrine sebebiyet verildiği ve gerçek sorumlular belirlenene dek davalının hapis hakkı kullanmasının TMK’nun 950. maddesine uygun bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, yukarıda belirtilen koşullar gerekçeli kararda yeterince tartışılmamıştır. Bu durumda, hapis hakkının, para üzerinde kullanıldığı göz önüne alınıp, uyuşmazlığın bu çerçevede değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken anılan husus nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. …”
II-) Türk Kanunu Medenîsi:
B HAPİS HAKKI
I. Şartları
Madde 864
Borçlunun rızasiyle menkul eşyasına yahut kıymetli evrakına zilyed olan alacaklı, muaccel ve bu eşya ve evrakla tabii bir irtibatı bulunan alacağını istifa edinceye kadar; bunları, yedinde hapsetmek hakkını haizdir.
Bu irtibat, tacirler hakkında zilyedlik ve alacağın beyinlerindeki ticari münasebetlerinden tevellüt etmiş olması halinde mevcut addolunur. Hapis hakkı, alacaklı tarafından hüsnü niyetle kabzedilmiş olmak şartiyle borçlunun malik olmadığı eşyayı da şamil olur. Bununla beraber üçüncü şahısların evvelki zilyedliklerinden mütevellit hakları mahfuzdur.
III-) Madde Gerekçesi:
Yürürlükteki Kanunun 864 üncü maddesini karşılamaktadır.
Maddeyle alacaklıya, zilyetliğinde bulunan ve borçluya ait taşınır eşya ve kıymetli evrak üzerinde kanunî bir rehin hakkı tanınmaktadır. Bunun için alacaklının bu nesnelere borçlunun rızası ile zilyet olması, borcun muaccel olması, borç ile bu nesneler arasında bir irtibatın olması şartları aranmıştır. Ticarî ilişkilerden tacirler arasında doğan alacaklarda bu irtibat karine olarak varsayılmıştır. Son fıkra ile iyiniyetin korunabildiği hâllerde (m. 988 ve 990) alacaklıya borçluya ait olmayan taşınır nesneler üzerinde de hapis hakkı (Retentionsrecht) tanınmıştır. Maddeyle hapis hakkı ile alacaklıya tanınan hak “hapsetme” şeklinde ifade olunmuşsa da, alacaklıya tanınan yetki aşağıdaki madde hükmünde de açıklandığı gibi sadece eşyayı vermekten kaçınma değil, teslime bağlı rehin hükümlerine göre rehin konusunu(n) paraya çevrilmesini isteme hakkı da vardır.
IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
1-) ZGB:
B. Retentionsrecht
I. Voraussetzungen
Art. 895
1 Bewegliche Sachen und Wertpapiere, die sich mit Willen des Schuldners im Besitze des Gläubigers befinden, kann dieser bis zur Befriedigung für seine Forderung zurückbehalten, wenn die Forderung fällig ist und ihrer Natur nach mit dem Gegenstande der Retention in Zusammenhang steht.
2 Unter Kaufleuten besteht dieser Zusammenhang, sobald der Besitz sowohl als die Forderung aus ihrem geschäftlichen Verkehr herrühren.
3 Der Gläubiger hat das Retentionsrecht, soweit nicht Dritten Rechte aus früherem Besitze zustehen, auch dann, wenn die Sache, die er in gutem Glauben empfangen hat, nicht dem Schuldner gehört.
2-) CCS:
B. Droit de rétention
I. Condition
Art. 895
1 Le créancier qui, du consentement du débiteur, se trouve en possession de choses mobilières ou de papiers-valeurs appartenant à ce dernier, a le droit de les retenir jusqu’au paiement, à la condition que sa créance soit exigible et qu’il y ait un rapport naturel de connexité entre elle et l’objet retenu.
2 Cette connexité existe pour les commerçants dès que la possession de la chose et la créance résultent de leurs relations d’affaires.
3 Le droit de rétention s’étend même aux choses qui ne sont pas la propriété du débiteur, pourvu que le créancier les ait reçues de bonne foi; demeurent réservés les droits dérivant pour les tiers de leur possession antérieure.
V-) Yararlanılabilecek Monografiler:
Erol Cansel; Türk Hususî Hukukunda Hapis Hakkı, Ankara, 1961.
Bilgehan Çetiner; Hapis Hakkı, İstanbul, 2010.
R. Cem
Dinar; Türk Medeni Kanunu Kapsamında Hapis Hakkı, İstanbul, 2016.