I. Bütünleyici parça
B. Mülkiyet hakkının kapsamı
I. Bütünleyici parça
Madde 684 - Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur.
Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.
I-) Yargı Kararları:
1-) YHGK, T: 21.06.2006, E: 2006/1-362, K: 2006/454:
“… Başkasının taşınmazına; temelli ve kalıcı nitelikte yapı yapılması durumunda, Medenî Kanunun 684 ve 718 maddelerinin hükümleri gereğince yapı, üzerinde veya altında bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüzü) haline geleceğinden ana taşınmazın mülkiyetine tabi olur. …”
Not: Kararın diğer kısmı için bkz. madde 725.
2-) Y. 14. HD, T: 28.06.2011, E: 2011/5247, K: 2011/8476:
“... 22.12.1995 tarihli ve 1/3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere, Eşya Hukukunda “muhdesat” kavramından bir arazi üzerindeki arz malikinden başkasına veya bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Bir kişi lehine muhdesatın tespitine ve bunun kütüğün beyanlar hanesine yazılmasına 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 19/2 maddesi olanak sağlamaktadır. Gerçekten, anılan hüküm uyarınca, “... Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir.”
Bu tür bir hakkın zemin üzerindeki binanın veya ağaçların yok olması gibi bazı sebeplerle ortadan kalkacağı kuşkusuzdur. Diğer taraftan, Türk Medeni Kanunu’nun 1012. maddesi hükmü gereğince de, kaydın terkini kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlı olarak yapılabilir. Ne var ki, bu tür bir belirtme Türk Medeni Kanunu’nun 684. maddesine sınırlama getirerek muhdesat konusu ile arazinin bütünleşmesine engel olacağından, arazi sahibinin mülkiyet hakkını ileri sürerek ve muhdesat bedelinin hak sahibine ödenmesi suretiyle mahkemeden terkin talebinde bulunması olanaklıdır. ...”
3-) Y. 18. HD, T: 28.09.2009, E: 2009/7174, K: 2009/7480:
“... Satış yolu ortaklığın giderilmesi istenilen taşınmaz üzerinde bina v.s gibi muhdesat varsa bunlar 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684. maddesi uyarınca arzın mütemmim cüzü (bütünleyici parçası) sayıldığından arzla birlikte satışına karar verilmelidir. Bunların bir kısım paydaşa aidiyetine ilişkin tapuda şerh varsa veya bu konuda tüm paydaşlar ittifak ediyorsa o takdirde değerlere göre oran kurulması ve satış parasının bu oran esas alınarak dağıtılması gerekir. Oran kurulurken muhdesatların ve arzın dava tarihi itibarıyla ayrı ay(rı) değerleri tesbit edilerek ve bu değerler toplanıp taşınmazın tüm değeri saptandıktan sonra bulunan değer, muhdesat ve arzın değerine ayrı ayrı oranlanarak yüzde itibarıyla ne kadarının muhdesata, ne kadarının da arza isabet ettiği belirlenmelidir. Satış bedelinin dağıtımında, bulunan bu yüzde oranlar göz önünde tutularak muhdesata isabet eden kısmın sadece muhdesat sahibine veya payları oranında sahiplerine, arza düşen kısım da yine payları oranında tüm paydaşlara verilmelidir. ...”
Not: Bu yönde bkz. Y. 6. HD, T: 11.03.2002, E: 2002/1416, K: 2002/1543.
4-) Y. 6. HD, T: 28.05.2009, E: 2009/3039, K: 2009/4993:
“... Türk Medeni Kanunun 728. maddesine göre temelli kalmak maksadı olmayan kulübe ve baraka niteliğinde bulunan evlerin enkazının ortaklığının giderilmesi istenebilir. Türk Medeni Kanunun 684. maddesi uyarınca sağlam ve temelli mahiyette olan binalar arzın mütemmim cüz’ü sayılacağından arzdan ayrı olarak bu gibi yerlerin ortaklığının giderilmesi istenemez. Ancak bu yapıların yıkımı halinde ve talep edildiği takdirde maddi değer taşıyan enkazının ve taşınır malların ortaklığının giderilmesi söz konusu olur. ...”
5-) Y. 21. HD, T: 21.10.2008, E: 2007/23409, K: 2008/16268:
“... MK’nun 684/2. maddesi gereğince … asıl şey ile bütünleyici parçanın birleşmiş olması gereklidir. Bu koşul bütünleyici parçayı eklentiden ayırır. Bu bağlılığın iç ve dış bağımlılık olmak üzere iki unsuru vardır. Dış bağımlılıkta, bu bağlılık çok açık olmalı asıl şeyden bütünleyici parça ayrıldığında; asıl şeyin yok olması veya zarara uğraması ya da yapısının değişmesi gerekir. İç bağımlılıkta ise yasada asıl şeyin temel unsuru olarak açıklanmıştır. Malın yapılışı ve ekonomik kullanışı bakımından asıl şey ile bütünleyici parçanın birleşik olması gerekir. Diğer bir deyişle bir şeyin bütünleyici parça olabilmesi için asıl şey ile birleştirilirken ona tahsis edilmesi özgülenmesi zorunludur. Maddedeki yerel adet deyimi bir şeyin bütünleyici parça sayılabilmesi için asıl mal ile onun bütünleyici parçası olduğu iddia edilen şey arasında bulunması gereken dış ve iç bağların gerçekte bulunup bulunmadığının asıl şeyin bulunduğu yerdeki geleneklere göre belirleneceğini gösterir. Yerel adet yoksa boşluğun hakim tarafından doldurulması gerekir. ...”
Not: Kararın diğer kısmı için bkz. madde 686.
6-) Y. 14. HD, T: 02.06.2008, E: 2008/4402, K: 2008/7026:
“... 3194 sayılı İmar Yasası’nın 18/9. maddesi hükmü “...Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla parsele rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur.” şeklindedir.
Getirilen bu özel hüküm ile, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak İmar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece, bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır.
2981 sayılı Yasa’nın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi(yle) de aynı doğrultuda hüküm getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında İdari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamamış ve İmar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur. …”
II-) Türk Kanunu Medenîsi:
B MÜLKİYET HAKKININ ŞÜMULÜ
I. Mütemmim cüzler
Madde 619
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütün mütemmim cüzlerine de malik olur. Mahallî örfe göre bir şeyin esaslı bir unsurunu teşkil eden o şey telef veya tahrip yahut tağyir edilmedikçe ondan ayrılması kabil olmıyan cüzler o şeyin mütemmim cüzleridir.
III-) Madde Gerekçesi:
Yürürlükteki Kanunun 619 uncu maddesini karşılamaktadır.
Madde İsviçre Medenî Kanununun 642 nci maddesine paralel olarak iki fıkra hâlinde düzenlenmiş, arılaştırılmak suretiyle kenar başlıklarıyla birlikte yeniden kaleme alınmıştır. Hüküm değişikliği yoktur.
IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
1-) ZGB:
B. Umfang des Eigentums
I. Bestandteile
Art. 642
1 Wer Eigentümer einer Sache ist, hat das Eigentum an allen ihren Bestandteilen.
2 Bestandteil einer Sache ist alles, was nach der am Orte üblichen Auffassung zu ihrem Bestande gehört und ohne ihre Zerstörung, Beschädigung oder Veränderung nicht abgetrennt werden kann.
2-) CCS:
B. Etendue du droit de propriété
I. Les parties intégrantes
Art. 642
1 Le propriétaire d’une chose l’est de tout ce qui en fait partie intégrante.
2 En fait partie intégrante ce qui, d’après l’usage local, constitue un élément essentiel de la chose et n’en peut être séparé sans la détruire, la détériorer ou l’altérer.